26 Nisan 2015 Pazar

RUSYA - Moskova

2013 yılı, gezilerim açısından oldukça verimli bir yıl oldu. Hiç hesapta kitapta yokken Moskova'yı gördüm. Hem de sadece 40 pound'a. Comenius programı sayesinde gitmeye hak kazandığım İngiltere'deki iki haftalık hizmet içi eğitim kursunun uçak biletini Aeroflot'tan Moskova aktarmalı Londra olarak aldım. Londra'dan dönüşte de Moskova'dan İstanbul'a en erken bağlantı yerine en geç bağlantıyı yani 12 saatlik beklemeli uçuşu tercih edince bir anda tam günlük bir Moskova turu ile kendimi ödüllendirmiş oldum.


Günlerden 21 Haziran'dı. Yani kuzey yarımkürede en kısa gece, en uzun gündüz. Londra'dan yerel saatle 23:00'de kalkan uçağım sadece 2 saat 45 dakika havada kaldıktan sonra Moskova'ya indiğinde Rusya'da saat 5 e geliyordu ve hava çoktan aydınlanmıştı. Hem batıdan doğu'ya gitmem, hem yerel saat farkı, hem de 21 haziran bir araya gelince kıyısından bir jet lag olayı da ben yaşamış oldum. Zaten gün boyu Londra'da dolaşmış olmanın verdiği bir yorgunluk da vardı ama Moskova merakı daha ağır bastı.

Rusya'ya vizesiz girilebiliyor. Pasaport polisini sorgusuz sualsiz geçtikten sonra cebimde İngiltere'den kalan 40 pound'u bozdurdum.Sırt çantamı da emanete bırakıp tren istasyonuna doğru yürümeye başladım.

Yaptığım araştırmada havaalanından kalkan trenle son durak olan Belaruskaya'ya gidip oradan metro ile Kızıl Meydan'a ulaşılabildiğini öğrenmiştim. Herşey kiril alfabesi ile yazılmış. Gitmeden önce moskova metro haritasının İngilizcesini bastım.Yazılışı çözemeseniz bile okunuş aynı. İstasyonun adını duymak yeterli oluyor.
 
Bu arada belirtmem gereken Rus halkının (büyük ihtimalle İngilizce bilmedikleri için) bir şey sorduğunuzda rusça cevap vermeleri ya da kafa sallayıp bilmediklerini ima etmeleri. Bu yüzden ilk iki denememden sonra gideceğim yerin rusça okunuşunu söylemeye başladım. Bu kez iletişim kurabildiğimi hissettim. Aldığım cevaplar yine Rusçaydı ama en azından kimse bilmiyorum demiyor kendi dilinde bana bir şeyler anlatıyordu bu da doğru yerde olduğumu anlamama yardımcı oldu.
 
Tren hiçbir istasyonda durmadan yarım saat sonra Belaruskaya'ya vardı. Metro için 5'li bilet alarak tarihi moskova metrosuna adım attım. Bu noktada belirtmeliyim; moskova metro istasyonları zevkle tasarlanmış, süslemeler, kabartmalar, aplikler v.s. Tam bir sanat eseri.
 
Moskova metrosu
 
Teatralyna istasyonunda inip Kızıl Meydan'a yürüdüm. Burada aynı zamanda renkli kubbeleriyle bilinen Aziz Vasili Katedrali de yer alıyor. Kremlin sarayını ve arkasında bulunan parkı gezdikten sonra saat 10:00 da açıldığını bildiğim Lenin'in mumyası için insanların kuyruğa girmeye başladığını gördüm. Önce bir kahvaltı edeyim dedim ama baktım kuyruk uzadıkça uzuyor. Mecbur bende kuyruğa girdim. Lenin'in mumyasını görebilmek için önce ana bahçeye girmek gerekiyor. Fotoğraf makinesi ve telefona izin verilmediği için bunları hemen oracıkta emanete bırakıyorsunuz. İçeriye de guruplar halinde girilebiliyor. İçerisi boşaldıkça yeni guruplar alınıyor. Bir sürü asker de nöbet görevinde. Karanlık bir odada üsten ışıklandırılmış mozolenin içinde Lenin kanlı canlı yatıyordu. Hiç de mumya gibi değildi. Bu mumyanın bakımına o kadar çok para harcanıyormuş ki Rusların bir kısmı "artık gömelim gitsin,bizi batıracak" diyormuş. Önümde duran çinli olduğunu sandığım adam Lenin'in önünde saygıyla eğildi ve ağlamaya başladı. Fotoğraf çekemiyeceğim bari sağdan soldan uzun uzun inceliyeyim dedim ama rus asker bana hemen "bekleme yapma devam et" tarzında bir şeyler dedi. Geri dönmek de mümkün değil, askerler hemen çıkışa yönlendiriyor. Mecburen kapıdan çıktım ve yeni alınan gurubun arkasına takılarak bir daha içeri girdim. 
 
renkli kubbeleriyle ünlü Aziz Vasili Katedrali
 
 
Kızıl meydan, Lenin mozolesinin önünde
 
 
Kremlin sarayı
 
 
Moskova nehri

Güneşin iyice yükselmesiyle birlikte sıcaktan ve açlıktan deliye dönmüş bir biçimde ilk gördüğüm Mc donald's benzeri hazır yemek lokantasına kendimi attım ve gözüme iyi görünen bir kaç şeyi ve bir kahveyi sipariş ettim.
Yemek ve biraz dinlenmenin ardından elimdeki harita yardımıyla Moskova'nın İstiklal caddesi diye adlandırılan, mutlaka görülmesi gereken Arbat'a doğru yürümeye başladım. Henüz öğle saatleri olduğundan pek de anlatıldığı kadar bir hareketlilik yoktu. Ressamlar sergilerini yeni yeni kurmaya başlamıştı. Caddeyi boydan boya yürüdükten sonra bir yerde oturup kahve içtim. Bu arada Moskova'daki bir sonraki durağım olan Nazım Hikmet'in mezarının bulunduğu Novodevichy mezarlığına metro ile gidebilmek üzerine çalışıyordum. Metro ile bir kaç durak gittikten sonra başka bir hatta aktarma yapmam gerekiyordu. Moskova metrosu inanılmaz kalabalık. Trenler 30-40 saniye aralıklarla gelmesine rağmen peronlar iğne atsan yere düşmeyecek vaziyette. Elimdeki metro haritası sayesinde sorunsuz bir şekilde beni Novodevichy mezarlığına götürecek Sportivna metrosuna ulaştım. Çıkışta artık alışık olduğum üzere karşıma ilk çıkan kişiye sadece Rusça "Novodevichy" dedim. Adamda eliyle gitmem gereken yönü tarif etti. Bir müddet yürüdükten sonra baktım karşıdan kalabalık bir topluluk geliyor. Yaklaşınca Türkçe konuştuklarını farkettim. Tamam dedim bunlar Novodevichy'den geliyorlar. Önlerinde rehber arkada Türk turistler büyük ihtimal metroya doğru yürüyorlardı. Hemen selam vererek mezarlığı sordum. İyiki de sormuşum; mezarlık devasa büyüklükte ve tam bir ünlüler mezarlığı. Ziyaretçi doluydu. Türk turistler bana mezarlığın içinde Nazım'ın mezarının tam yerini tarif etmişlerdi. Aksi taktirde aramak zorunda kalacaktım. Bu arada Nazım'ın mezarının hemen 10 metre gerisinde yerde tuhaf şekilli pek de mezara benzemeyen bir mezar vardı. Meğer Boris Yeltsin'in mezarıymış.

 
 
Nazım Hikmet Ran'ın mezarı 
 
Nazım Hikmet'in mezarı başındayken orta yaşlı bir Türk çift geldi. Fotoğrafımı çekmelerini rica ettikten sonra tanıştık. Onlarda Moskova'ya turla gelmişler. Tur şirketi Nazım'ın mezarına getirmek için ekstradan adam başı 25 Euro isteyince bir cesaret deyip buraya taksi ile ulaşmışlar. Benim tek başıma metro ile gelmeme şaşırdılar. Muhabbet muhabbeti açtı. Bana Moskova nehri üzerinde metro ile ulaşılabilen bir güzel bir yerden bahsedip birlikte gitmek isteyip istemeyeceğimi sordular. Tekliflerini memnuniyetle kabul ettim ve yola koyulduk. Elimdeki metro haritası yardımıyla Moskova'nın biraz dışında olduğunu tahmin ettiğim nehir kenarı bir alana ulaştık. Burada 1-2 saat kadar geçirdik. Yukarıda tepede büyük bir kilise vardı ama çıkmadık. Dönüş için yeniden metroya binip Moskova'ya döndük ve vedalaştık.
 
Akşamüstü yeniden Kızıl Meydan'da biraz zaman geçirdim. Lenin müzesinin karşı tarafında bir sokak çalgıcısı akordiyonuyla Katyusha şarkısını çalıyordu.
 
Bir şeyler atıştırıp bir kaç hediyelik eşya aldıktan sonra önce Belaruskaya'ya ardından geldiğim gibi ekspres trenle Sheremetyevo havaalanına ulaştım. Son 36 saatte sadece 2 saat uykuyla durmamın yorgunluğu uçakta çıktı. Uçakta yerime oturup kemerimi bağladıktan sonra tek hatırladığım şey İstanbul'a indiğimizi söyleyen hostesin sesiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder